Bilinmesi Gerekenler;Pap Smear

PAP smear; rahim ağzından (serviks) sürüntü alınması ve bunun mikroskop altında incelenmesine verilen isimdir.

Smear bir jinekolog hekim tarafından hastanın jinekolojik muayenesi yapıldıktan sonra alınmalıdır. Smear iki yöntemle alınır;

1- Konvansiyonel smear; Klasik yöntemdir. Plastik küçük smear fırçası rahim ağzına sürüldükten sonra mikroskop lamlarına sürüntü yayılır.

2- Sıvı bazlı smear; Yeni bir yöntemdir. Yine rahim ağzı fırça ile tarandıktan sonra smear fırçasının kafası özel bir solüsyon içerisine atılır. Hücreler bu solüsyonda uzun süre (1-2 sene) özelliklerini muhafaza edecek şekilde tespitli kalır. Ayrıca fibrin ve mukus gibi artefaktlardan ayrılır. Daha sonra hücreler özel bir ultrasantrifüj ile (Shandon) ince bir tabaka şeklinde lam üzerine yayılır. Laboratuarımızda bu yöntemi tercih etmekteyiz.

Servikovajinal smear ilk olarak tıp dünyasına 1940'lı yıllarda George Papanicolaou tarafından tanıtılmıştır.

1945 yılında American Cancer Society tarafından bir tarama testi olarak önerilmiş ve son 40 yıl içerisinde serviks kanserine bağlı ölümlerde belirgin azalma sağlamıştır. Ancak Papanicolaou'nun önerdigi ve yıllarca başarı ile kullanılan bu "class" sistemi bugün erişilen bilgi düzeyinin gerisinde kalmıştır.

Pap Class Sistemi neden yetersiz

1- Günümüz neoplazi-preneoplastik lezyonlar anlayışını yansıtamamaktadır.

2- Pap class'ların histolojik karşılıkları yoktur.

3- Non-kanseröz antitelere yer verilmemiştir. National Cancer Institude 1988 yılında yeni bir raporlama sistemi önermiştir;

Bethesda sistemi.

Bu sistem önerilirken şu noktalar üzerinde görüş birliğine varılmıştır;

1- Sitoloji raporu tıbbi bir konsultasyondur. Konsültasyonun etkin kılınabilmesi için, klinisyenin sitopatoloğa tüm bilgileri iletmesi, sitopatoloğun spesmen yeterliliğini mutlaka değerlendirmesi ve raporunda belirtmesi gereklidir.

2- Pap klasifikasyonu geçerliligini yitirmiştir.

3- Servikovajinal smear'de uniform bir sistem kullanılması gereklidir. Bu sayede klinisyen-sitopatolog ilişkisi güçlendirilecek, sitoloji ile histopatoloji arasında bağlantı kurulacak ve istatistiksel çalışmalar daha kolay yapılabilecektir. 1991 yılında ve en son 2001 yılında sistemde bazı değişiklikler yapılmış ve bugün kullandığımız sistem ortaya çıkmıştır. 2001 ve 2006 yıllarında yapılan değişiklikler internette yayınlanmış olup İlgili linkler bölümünde (Betheda 2001) bu değişiklikleri bulabilirsiniz. Bu sistem hala çok tartışılmakta, bazı değişiklikler yapılmakta ama giderek daha çok laboratuar tarafından tercih edilmektedir. Bethesda sisteminin önceki sistemlerden en önemli farkı;

1-Spesmen yeterliliği üzerinde önemle duruluyor olması,

2-Epitelyal hücre anomalilerini farklı ele almasıdır.

Bu sistemde; Squamous intraepitelyal neoplaziler klasik üçlü sisteme göre değil (CIN I, II, III, hafif-orta-ağır displazi gibi) ikili bir sistemde değerlendirilmektedir; Low-Grade servikal intraepitelyal neoplazi (L-SIL) ve High-Grade servikal intraepitelyal lezyon (H-SIL).

 

Copyright © 2015 · Best Bilgisayar